Baki Kalan Bu Kubbede Hoş Bir Sada imiş...
Sevgi râyihası kokluyorum bugün,
Gönüllerin bezediği bir gül bağçesinde...
Türlü meyveler, kalb gibi arzolunmuş,
Toprağa düşmenin arefesinde...
Buyurun dostlar, sizin bu düğün:
Şu dünya mahbesinde!
Bahtiyar olun hepiniz,
‘Bir ömürlük’ nefesinde! ..
Aşkı yankılansın hepinizin;
Kalbden kalbe ulaşan sesinde..
“Bâki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş”;
Sadânı hoş tut ve ölümsüz ol sen de..
Gündüzün dağdağasında kaybolan dostlar,
Gecenin sükûnetinde kandilce parlıyorlar..
Dostlar ki çok uzakta olsalar da
Güneşsi sevgileriyle hep yanımızdalar!
Bu muhabbet dünyasında sevmeye bak;
Seni seven birisi nasılsa var!
Bu kubbe ki yer yüzünü rahmetle örtmüş,
Yükseldikçe her âh, “Allah“ diye yankılar...
Gönül bu, âhını almağa gelmez,
Rabbi ile arasını ‘perdesiz’ kılar..
Arşın gölgesi altında gölgelenecekler:
Sevgi dolu gönüllere vaad var...
Dostlar! Hayat ateşi bir kez sönse de
Ebedî âlemde sonsuzca parlayacak..
Bu dünya, bir gün son kez dönse de,
Sonsuzluk bize açacak kucak...
O gün gönülleri güzel olanlar,
Bedenlerinin de güzelliğinden “korkacak...”
Onun’çün ey dost, şekilden vaz geç,
Sevgilinin kalbine gönülden bak!
Yok olucu dünya, mâmur görünüşler,
Kurmasın aşk dolu gönlüne tuzak! ..
Hoş tut özünü, hoşluğa yönel,
Bu kubbede yalnız hoş söz kalacak...
Bu söz, “kâlû belâ”dan bizi
Ebedî âleme taşıyacak...
Bir âlem ki orda Allah’ı sevenler ile
Allah için sevişenler yaşayacak...